Psychedelic   (d)evrimin en önemli belirleyicilerinden birisinin, 1970’lerin başında   Amerika ve Avrupa topraklarında kitleler halinde yaşayan hippi   topluluklarının Asya kıtasını keşfe çıkma güdüleri olduğunu söylemek   mümkün. Bu yolculukların ara durağı olan Goa cennetten fırlamış doğası,   algı değiştirici maddelere tanınan özgür ortamı ve zaten Hindistan’ın   her yanına sinmiş olan o mistik atmosferiyle bu toplulukların en gözde   mekânlarından birisi haline gelmekte gecikmedi. Ve bu insanların   yaşamlarının en önemli dinamiklerinden birisi olan "müzik", burada   öylesine görkemli bir füzyon geçirdi ki, bunu sanırım kendileri bile   beklemiyordu. Bu gezgin kafilelerinin yanlarında getirdikleri   Psychedelic rock, 80’li yıllara gelindikçe, sahne içinde elektronik   elementlerin boy göstermeye başladığı dönemlerde kendine yepyeni   anlamlar buldu. EBM ve endüstriyel goth-rock altyapısından beslenen,   hızlı, bol tekrarlı ve yoğun katmanlara sahip bu synth soslu müzik,   elbette ki ilk kez ortaya çıktığı yerin ismini alacaktı: GoaTrance.   Burada esaslı bir ahkam kesmeden duramam: Bu kulvar, ortaya çıkış ve   gelişimine baktığımızda en doğal biçimde evirilmiş müziklerden birisi.   Oluşum sürecinin içerisinde ne ticari bir kafa, ne bir plak şirketi   stratejisi ne de başka bir materyal öge barındırıyor. Tamamen hissiyat   ve yaşamın akışı neticesinde şekillenmiş olması –tıpkı eski çağlarda   olduğu gibi- onu özel kılıyor. 
Gelelim   işin gelişim ve yükseliş uzamına... 90’lara gelindiğinde, Goa Trance   Avrupa listelerinde, özellikle İngiltere’de adeta bir saman alevi gibi   bir anda parladı; tuhaftır ki fazla zaman geçmeden de düşüşe geçti.   Belki de insanlar henüz bu stili anlamamışlardı, ya da Avrupa elektronik   musiki sahnesi böyle bir müziğe hazır değildi. Sonra ilginç bir şey   oldu, İsrailli gezginler 90’li yılların ortalarında yaptıkları Hindistan   seyahatlerinden edindikleri tecrübeleri kendi ülkelerine taşırken   Goa’nın müziklerini de yanlarında getirdiler. Böylece "psychedelic   trance" doğdu. İsrailli müzisyenler Goa tarzının özünü, etnik ve mistik   tarafını korudular ama tamamen farklı bir şekilde algılayıp   yorumladılar. O karmaşık ve çok katmanlı karanlık-melodik yapısından   ziyade daha sek, daha ritme dayalı ve “groovy” diyebileceğimiz işler   yaptılar. Böylece, o meşhur dolunay partilerinde ortaya çıkan   Nitzhonot'u ve onun halefi sayılabilecek "full-on" (full-moon) stilini   yarattılar. Ve psytrance İsrail’den tekrar Avrupa’ya, oradan da diğer   kıtalara yayıldı, tüm dünyada tecrübe edilmeye başlandı. Kendi alt   dalları da bulunan, diğer elektronik müzik tarzlarıyla paslaşan ve   neredeyse –ve maalesef ki- bir sektöre dönüşmek üzere olan; devasa bir   ağaca evirildi. Dark psy trance, progressive psy, psybient, psydub ve   hatta son dönemde psy-dubstep gibi alt kollarla daha da büyüyen Goa   Trance artık daha güçlü, daha zengin!
Psychedelic   trance her ne kadar sentetik bir müzik olarak görünse de aslında özünü   tamamen doğadan alıyor. Müziğin deviniminin BPM-beat per minute-   anlamında gezindiği yerler 145 metronom ki bu süratte her bir kick   vuruşu bir kalp atımına denk geliyor denilebilir... Ya da içerisinde   barındırdığı ve "acid-friendly" olarak tanımlanan o çok tanıdık synth   numaraları aslında bir stetoskop yardımıyla insan bedeninin dinleyerek   de algılanabilmekte... Psytrance, köken olarak algı düzeyinde ve   içeriğinde değişim/yükselişe sebep olan psiko aktiflerin hüküm sürdüğü   bir bilinç dünyasını baz alsa da, aslında bu tarz katalizasyon   süreçlerine gerek duyulmadan da içerisinde barındırdığı ritim ve   duyguyla dinleyeni kısa bir süre sonunda farklı düzeylere taşımayı çok   iyi beceriyor. Çünkü bu müzik tıpkı bir ayin gibi... İnsanlığın, en   kadim zamanlarından itibaren varoluşla bütünleşmek, vecdi yaşamak ve   şamanik inisiyasyonlari gerçekleştirmek gibi mistik deneyimlerine arka   plan yaptığı müzikal tabandan besleniyor, hatta çoğu anlamda bu tabanın   birebir aynısı ve modern bir yorumu olduğu bile söylenebilir. Bunu   görebilmek için müzik kadar bu müziğin dinleyici kitlesine, bu kitlenin   sosyal/kültürel meziyetlerine, parti ve "
" kavramına ve bu  toplanmalardaki atmosfer, dekor, kostüm vb  destek unsurlarına da göz  atmak oldukça tamamlayıcı oluyor. Toplumdan  ve bu kültüre uzak  kitlelerden izole edilmiş bir biçimde organize  edilen psychedelic trance  partileri genellikle doğayla maksimum  bütünleşmenin yaşanabileceği  yerlerde ve ortamlarda gerçekleştiriliyor.  Tüm deneyim aslında evreni  anlamak, ona dokunmak ve az da olsa tadına  bakabilmek için eşsiz bir  fırsat. Materyal öğelerden mümkün olduğunca  uzaklaşıp birliği, paylaşımı  ve ayrılık illüzyonunun yok oluşunu  hissetmek bu deneyimin bir başka  boyutu.
Günümüzde   bir elektronik müzik tarzı ve belki de bir kültür ikonu da olmasının   ötesinde, psychedelic trance’in başka olgulara yaptığı atıflar, onu   seven ve dinleyen kitlenin en büyük tutkularından birisi. Bir psytrance   partisiyle şamanik bir ritüelin arasında, öz itibariyle hiçbir fark   bulunmadığını söylemek zor değil. Bu müzikte, müzisyenin yönettiği   kolektif bir ayin, bütünleşme ve varoluş katmanları arasında bir gezinti   var. Bu müzikte insana doğadan, hatta kendi bedeninden tanıdık gelen   sesler ve melodik yapılar var. Ve bu müzikte insanoğlunun kendini   bildiğinden beri, her deneyimlediğinde eşlik etmekten geri durmadığı bir   şey var: “Ritim”. doğanın ve yaşamın, canlılığın ritmi. Bedenleri   esriten bir ritim, ruhu kabuğundan ayıran, hiç gidilmemiş yerlere   götüren ve tekrar yuvasına geri bırakan. Bu müziğin içinde tutku var,   olan ama bilinmeyen, görülmeyen ve duyulmayanı keşfetmek, görmek ve   dokunmak adına alevlenen o sonsuz tutku... Bu müziğin içinde iki gözün   göremediği bir motif, ve hatta o algıya vâkıf ol(a)mayan kulakların bile   duy(a)madığı bir melodi var: Evrenin melodisi. Ve bu müzikte  “titreşim”  var, ilk varoluş anında başlayan ve kuant köpüklerinin  evrenin sonsuz  şelalelerinden gürül gürül aktığı yerlere kadar devam  edecek olan o  titreşim... Ve bu müzikte safkan bir akış var, sıfırdan  sonsuzluğa,  ezelden ebede, siyahtan beyaza ve hiçlikten varoluşa doğru  vahşice,  özgürce ilerleyen...♪ Music ( Müzik ) - Yabancı Şarkı Sözü Çevirileri Turkish Versions Of Lyrics,türkçe şarkı -- Tabb - Akor - Nota gitar, piyano, keman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Music( Müzik Yabancı Şarkı Sözü Çevirileri Turkish Versions Of Lyrics,Tabb,Akor,Nota,gitar,piyano,keman